top of page

Bir Şifa Öyküsü (İdiyopatik Serebellar Atrofi)

  • Yazarın fotoğrafı: Sbazel
    Sbazel
  • 13 Şub
  • 2 dakikada okunur

Merhaba, bugünkü yazımda sizlerle bir hastamın hikayesini paylaşmak istiyorum.


Mansur, şu an 30 yaşında erkek bir hastamız; yaklaşık 10 yıl önce başlayan konuşma bozuklukları nedeniyle ilk şikayetleri ortaya çıkmıştı. Yaklaşık 5 yıl önce, semptomları giderek şiddetlenmiş ve spinoserebellar ataksi ön tanısıyla bir hastanede ileri tetkik, tanı ve tedavi amacıyla yatırılmıştı.

Yapılan kan tahlilleri, moleküler incelemeler ve radyolojik görüntülemeler, hastalığın kesin teşhisi ve tedavisine dair net bir sonuca ulaşamamış; bu süreçte destekleyici tedavilerle devam edilmişti.

Hastamız, bana başvurmadan önce modern ve geleneksel pek çok tanı ve tedavi yöntemine başvurmuştu. Mevcut problemi ve kendine has kişilik özellikleri (obsesif ve mükemmeliyetçi yapısı) beni, psikonöroimmünolojik etkenlere odaklanmaya yönlendirdi.

Yaptığım kapsamlı literatür araştırmaları ve Hint ile Çin tıbbı ekollerinin benzer vakalara yönelik yaklaşımları ışığında, Mansur için özel bir rejim başlattık. Bir ay sonraki kontrol muayenesinde hastada gözle görülür gelişmeler kaydedince, bu süreci belge altına almanın faydalı olacağına karar verdim.

Aşağıda, hastamızın ilk muayene bulgularını ve son güncel değerlendirmelerini bulabilirsiniz. Uyguladığım rejimin süreç içerisinde değişiklik göstermesine rağmen, kullandığım yöntemlerin nedenlerini açıklayarak fikir vermek istiyorum.


İkinci muayenemiz (9 Eylül 2023)





  1. Muayenemiz (11 Aralık 2023)



Bu da Temmuz 2024 - Haliç Sahil Mansur'la yoga keyfi yaparken ::)


ree

Videoları izlediyseniz, Mansur’daki gelişimi siz de fark etmişsinizdir. Peki, bu iyileşmeyi sağlayan etkenler nelerdir?

Öncelikle, Mansur’un hastalığı idiyopatik sporadik serebellar atrofi – yani sebebi bilinmeyen beyincik küçülmesi – olarak tanımlanıyor. Bu süreci yakından takip eden bir doktor olarak, gelişimde en etkili olduğunu düşündüğüm unsurlar şunlardır:


  1. Serebellar Egzersizler ve Meditasyon

  2. Düzenli ve Fonksiyonel Beslenme

  3. Bol Güneş Işığı ve Sosyal Aktivite

  4. Destekleyici Takviyeler:

    • Düşük doz lityum

    • Aslan Yelesi Mantarı

    • Coimbra Protokolü (yüksek doz D3 vitamini)


Ayrıca, Mansur’da subklinik hipotiroidi (Hashimoto tiroiditi) tespit edilmişti. Kullandığımız Ashwagandha, D vitamini ve melatonin sayesinde, birçok inflamatuar parametrede normale doğru dönüş elde ettik.

Bu unsurların her biri, Mansur’un genel iyileşme sürecine önemli katkılar sağladı.



Mansur’un hikayesi, modern tıbbın sunduğu imkanlarla bütüncül ve bireysel yaklaşımların ne kadar etkili olabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Hastalığın kesin nedeni henüz netleşmemiş olsa da, uyguladığımız serebellar egzersizler, meditasyon, düzenli beslenme, sosyal aktivite ve destekleyici takviyeler, yaşam kalitesinde kayda değer iyileşmelere vesile oldu. Bu süreç, her hastanın kendine özgü ihtiyaçlarını dikkate alarak, multidisipliner yöntemlerle tedaviye yaklaşmanın önemini vurguluyor.

Sonuç olarak, Mansur’un gelişim süreci, yalnızca semptomları hafifletmekle kalmayıp, hastanın genel yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen bütünsel bir yaklaşımın ne kadar etkili olabileceğinin canlı bir örneğidir. Bu yazının sizlere ilham vermesini ve farklı tedavi yöntemlerine açık olmanız için bir pencere açmasını diliyorum. Sağlıklı günlerde buluşmak üzere...

 
 
 
bottom of page